“İyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz, kötülük yaparsanız yine kendinize yapmış olursunuz. İkinci bozgunculuğun zamanı gelince, yüzünüzü kara etsinler, daha önce girdikleri gibi yine mescide (Beyt-i Makdis’e) girsinler ve ellerine geçirdikleri her şeyi yerle bir etsinler diye (üzerinize yine düşmanlarınızı gönderdik.)”
(İsra Suresi, 7)
Kıymetli zamanımızı ilmî faaliyetlerle taçlandırmaya kaldığımız yerden devam ediyoruz. Musa Biçkioğlu ile Kudüs Akşamları serimizin ikinci seminerinde bir araya geldik. Kudüs'ü fetihleriyle andık ve şimdilerde ne yazık ki kan ve karmaşa ile anılan bu kadim toprakların, zamanında, İslam sancağı altındayken bir refah mekânı olduğunu hatırladık. Bu toprakların semalarında ne zaman üzerinde hilal olmayan bayraklar dalgalansa bir işgalin sergilendiğini, hilalin ise her daim aydınlığa ve huzura vesile olduğunu idrak ettik. Fethin sadece altı kılıçla çizilen bir kelime olmadığını, bir idrak - hissiyat ve fikriyat meselesi olduğuna, kapıların sözlerden ziyâde eyleme geçmekle açıldığına değindik.
Selahattin'i anlatmaktan önce anlamak, onu anlatarak değil anlayarak yaşamak, her ata binenin süvari olmadığını kavramak, başına siyahları sarıp Kudüs alınıncaya dek gülmeyeceğini söyleyen bir süvari olmak...
Tüm bu değindiğimiz anlatılardan sonra sorduğumuz sorulara doğru cevap veren bir dostumuza Kudüs'ün Gizemli Tarihi kitabını armağan ettiğimiz seminerimize katıldığınız için teşekkür ederiz. Diğer derslerimizde görüşmek üzere.